18 Şubat 2020 Salı

"İhtik ya da dertler düzü" | 5 - ... Sonra peşinden devam eder



... Sonra peşinden devam eder   5

         İhtik'liler bir toplu çalışmada.

       Evet, sonra peşinden devam eder İhtik’in, “dertler düzü” nün dertleri. Göç, hastalık, yakacak, öğretmensizlik, yoksulluk ve daha neler, neler...

      İhtik’de kayıtlara göre 198 erkek vardır. Bunların içinde çocuklar ve ergenlik çağındaki delikanlılar da sayılıyor. Ve birşey söylesem inanırmısınız, bunların yüze yakını gurbette. Yani İhtik bir gurbetçiler köyü. Yani ihtik bir yalnızlık köyü. Yani ihtik özellikle iş mevsimlerinde bomboş. Sadece İhtik değilmiş dediklerine göre. Çevrenin bütün köyleri öyleymiş. Ve de ekmek parası kazanıp gönderirlermiş sılaya. Bunun için de bir gurbet havası eser ihtik’de. Gelenler tekrar gideceklerini, gelinenler tekrar ayrılacaklarını düşünürler de bir kara düşüncedir dolaşır köy sokaklarında. Hani ne demişler “gidip gelmemek – gelip bulamamak var.” İşte bundan korkar kadını erkeği İhtik’in. İhtik bu yüzden çok dertli. Başka ne yapabilirler ki. Toprak yok, su yok, hayvan yok, otlak yok, yok oğlu yok...
     İhtik yaz aylarında bomboştur. Her evden bir iki erkek gurbettedir. Çoğunluk İstanbul’a giderlermiş. Nedenini sordum “alışkanlık” dediler. Ve de erkekler gidince bütün işler kadınlara kalıyor. Evin her türlü işi kadının sırtında. Hatta çift bile sürenler olurmuş. Amma ihtikliler dost insanlar dedik ya. Kadınlara çoğu kere yardım edermiş köydeki erkekler. Ellerinden gelence yardım ederlermiş çiftine çubuğuna. Yani İhtik bir aile görünümünde biraz da. Ayrıları – gayrıları pek yok...

       YARALARIM GÖZ – GÖZ OLDU...

      Türküyü bilirsiniz. Anadolu’nun kaderi vardır onda. Ve derler ki: “yaralarım göz – göz oldu, doktor bekleyi – bekleyi” İhtik’de bunlardan biri. İhtik’e doktor ayağı basmayalı yıllar olmuş. Gelemez ki doktor. Ne yol var ne de iz. Amma isterse gelir o başka mesele...

      İhtik’de, bilmem kaç yılında yapılmış bir sağlık ocağı var. Fakat şimdi in – cin top oynar içinde. Hatta o kadar ki, köydeki ebe oturamamış içinde. Yıkılıyormuş bakımsızlıktan. Yıllardır içine “sağlıkla” ilgili “S” bile girmemiş.

      Bunun için daha önce de biraz anlatıldığı gibi İhtikliler ve de civardaki 9 köyün İhtiklisi hastalarını ya Kemah’a veya Erzincan’a götürmek zorundalar. Tabii hasta “ölümcül” olursa. Yoksa gücü kadar dayanır. Yani “ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” buralarda...

       ODUN DERDİ

      Sanki bunlar yetmiyormuş, sanki dertleri azmış gibi bir de odun meselesi var İhtiklilerin.

      İhtik’de ağaç sadece gölgelik kadar var. Çepeçevre dağlar boz kaya. Ya da kayalaşmış topraklar. Tek dikili ağaç göremedim günlerce yörem de. Yokmuş ki göreyim. Ve en yakın orman İhtik’e 4 saat uzakta. Adı “Gülen Ormanları”. Çevre köyler odun cinsinden bütün ihtiyaçlarını buradan karşılıyorlar. Orman yıllarca, belki de bir asıra yakın bir zaman önce köylere ve de İhtik’e daha yakınmış. Sonra gerilemiş, gerilemiş ve bugün ta Erzincan yakınlarına gitmiş.

      Sonra efendim odun belli günlerde veriliyor köylüye, sonbahar yağmurlarının sonunda. Yani kışa yakın. Bir orman yolu var dediler İhtikliler, “geçebilmek için kırk canlı olmak gerek.” Her gün belli zamanda odun veriliyormuş. Bunun için de köylüler, sonbaharın son günlerini odun taşımakla geçiriyormuş. Bazan 15 gün bazan da bir ay...

       TEK ÖĞRETMEN

      Köyün güzelce bir okulu var. Zamanında iki kat üzerine yapılmış. Yanında öğretmen lojmanı, bahçesi var. Fakat bu okula yıllardan beri tek öğretmen veriliyormuş. Son iki yıldır da bir yedeksubay öğretmen geliyormuş. Okul beş sınıflı. Bu yıl 72 öğrencisi varmış. 46 erkek, 26 kız. Yani köydeki hemen bütün çocuklar okula gidiyor. Fakat öğretmen yok. Tek öğretmen beş sınıfla birden nasıl baş eder? Hele bu öğretmen bir yedeksubay öğretmen, yani meslekle ilgili olmayan biriyse? Okulu bitirenlerden çoğunun, bir mektup bile okuyamadıklarını söyledikleri zaman, onların acılarını biraz daha anladım. Gurbetçi köyünde en büyük mesele gurbetten gelen mektupları okumaktır da ondan...

      Sonra efendim ne bileyim ben, saymakla bitmiyor ki. Yoksukluk var İhtik’de. Yalnızlık var, çaresizlik var. Ve de unutulmuşluk.

      Bu yıl Erzincan Valisi gelmiş köye. Yanında kaymakam ve bilmem kimler varmış daha. İhtik’de bir kıvanç, bir kıvanç sorma gitsin. “Kaç köye nasip olmuş vali ağırlamak, kaç köye nasip olmuş yöneticiyi köyde görmek?”...

       
        VE KÖYDE İLK TEKER

      Bu bir masal değil, uydurulmuş bir öykü de değil. Bu bir gerçektir: İhtik köyüne ve de Şikar deresinden çıkarılan, 9 köyden çıkılan sadece İhtik’e ilk defa bu yaz teker girmiştir. Bunun dışında kasabaya, ya da büyük şehirlere gitmemiş genç kuşaklar ne otomobil, ne tren ne de bilmem ne tekeri görmüşlerdir şimdiye dek. Hatta kağnı tekleri bile görmemişlerdir.

      Ve bu yaz, “Yukarı İhtik’i Kalkındırma Derneği” nin yöneticileri kalkıp örnek olsun diye 100 lira veriyor ve Erzincan’dan iki at koşulabilecek bir araba getiriyorlar. Bizi bu araba ile karşıladıklarını anlatmıştım. Yol olmadığı için araba katır sırtında ve parçalar halinde getiriliyor. Burada takılıp – takıştırılıp araba yapıyorlar parçaları ve de ilk defa böylece İhtik toprakları, İhtik’in komşu toprakları ilk tekeri görüyor.

      Ve araba bir merak oluyor köylülerde. Özellikle kadınlar ve çocuklar saatlerce seyrediyorlar. Yöneticilere göre bu araba İhtik’e ve çevre köylere örnek olacakmış. Olur olmaya amma bu araba nerede sürülür beyler, nereden geçer bu arabanın iki atı?...



Gelecek Yazı : Yiğitçe direnmek



Yayına Hazırlayan:
Abdullah Bozdemir


Kemahkalesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder