17 Haziran 2013 Pazartesi

Munzur Eteğinden Notlar 3 - Postu... Herdif... Vaslı...


"Munzur eteğinden notlar" yazı dizisi;
Usta gazeteci Ahmet TAN'ın 1988 Ağustos ayında Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde yayınlanmıştır. Kendisi de aslen Kemah'lı olan Ahmet TAN 'ın bilinen nükteli ve edebi üslubuyla bir solukta okunan yazı dizisini; bazen gülerek, bazende hüzünlenerek okuyacaksınız. Ve Kemah'ta kederlenip; "Yedi renk üstüne hareli dumanlı başı göklere yükselen" munzurlarda yüreğinizi serinleteceksiniz...
 
Kemahkalesi.com






Postu... Herdif... Vaslı...10 yıldır muhtarlık yapan Abdullah Tanuğur, ANAP'lı olmadığını, hükümetlerden yana olduğunu belirtiyor. Çünkü muhtarlık deneyiminden köy için en çıkar yolun bu olduğunu anlamış. Siyaseti çok yakından izliyor. Ancak siyasetçilere ihtiyatla bakıyor. En çok da Erdal İnönü'ye.Munzur Dağlarının eteklerindeki köylerin adları bir garip:Çınarıç, Postu, Tortam, Ihdik, Müşekek, Herdif, Vaslı, Üsköbürt, Tavginer..
Geçen yıllarda devletimiz oturup bu adları "anlamlı" hale getirmiş:

Karşıbağ, Eski Bağlar, Kemer Yaka...
Ama nafile. Köylümüz tutucu. Yine o garip adları bir polis radyosu spikeri iştahı ile telaffuz edip duruyorlar.

Kemah'ın 62 köyünden adı değiştirilmeyen iki köy var. Biri Tan öteki Dedek.

Tan'dayız.

Derebaşı'nın aksine burası kalabalık. Zamanında 100 haneli bir köymüş, şimdı 20'ye düşmüş.

Muhtar Abdullah Tanuğur, köyün hiçbir eksiği olmadığını söylüyor. Tüm eksikleri ANAP tamamlamış. Kutsal üçlü; yol, su, elektrik bile aşılıp alo deme olanağına bile kavuşulmuş.

Muhtar Tanuğur 10 yıldır yönetimde. ANAP'lı olmadığını, hükümetlerden yana olduğunu belirtiyor. Çünkü muhtarlık deneyiminden köy için en çıkar yolun bu olduğunu anlamış. Siyaseti çok yakından izliyor. Ancak siyasetçilerin tümüne ihtiyatla bakıyor. En çok da Erdal İnönü'ye:

İnönü'nün diyor, babasından kalma bir not defteri var. Paşa, oğluna bu defterde vasiyet gibi nasihatlar veriyor.
— Ne diyormuş?
— Millet yoksul kalmalı ki, devlet rahat etsin..
— Defterde böyle mi yazıyormuş?..
— Evet öyle yazıyor.
— Siz bu defter haberini nereden öğrendiniz?
— Biz öğreniriz Köylerde herşey bilinir.
— Telefon girmeden önce de bilinir mi idi?
— Tabii. Siz şehirlerde oturup, her şeyi bildiğinizi sanıyorsunuz. Ama hiçbir şey bilmiyorsunuz. Bizi bilmiyorsunuz, Doğu'yu bilmiyorsunuz, bu milletin ne çektiğini bilmiyorsunuz.
— Siz derken gazeteciler mi?
— Hepiniz, gazeteci, siyasetçi, doktor, mühendis, kim varsa..
— Nasıl yani?..
—Nasılı yok. Çünkü Türkiye, cumhuriyet kurulandan beri  Sivas'ta bitiyor.  Atatürk biraz el atmış. Onun da ömrü yetmedi.  Sivas Kongresi'ni orada toplaması, kendisinden sonrakilerin de Sivas'ı aşmaları içindi.
— Aşmadılar mı?
— Hayır, Sivas'ın doğusuna hizmet gitmedi. Göz boyamak ve oy almak için arada biriki kemik atılıyor, o kadar.
— Ama köyümüzün hiçbir şeye ihtiyacı yok dediniz.
— Yok tabii. Eksikleri devlet değil, köylü çalışarak kendisi yaptı.
— Referandum da ne yapacaksınız?
— Ne yapacağız, sandık günü göreceğiz. Ama beyaz olur tahminim.


 
KIŞ HAZIRLIĞI — Tan Köyü Muhtarı Tanuğur'a göre siyasetçilerin hizmet haritası Sivas'ta bitiyor. Bu yüzden Sivas'ın ötesindeki köylerin insanları ötekilerden beş on kat daha fazla çalışmak zorunda. 8 ay süren kış boyunca ahıra hapis koyunları, inekleri beslemek için ot biçmek ve kurutup kesmek gerek. Çünkü arpa-yulaf ateş pahası.
 
 
Orada bir köy var. Gitmesek de, görmesek de...


 
 
Muhtarla köyü gezmeye çıkıyoruz.

İlkokul var. Cami var. Ancak caminin minaresi yok.

Devletten minare istemişler. Devlet minarenin gölgesini bile vermemiş.

Onlar da İstanbul'a göç etmiş, Tanlılardan ve köyün hallice olanlarından para toplamışlar. Paraki ne para. Tam 15 milyon lira.

Köy mescidinin bir duvarının dibinde minarenin temeli atılmış. Çevresinde bej rengi, kaşar peyniri gibi yumuşak görünüşlü taş yığınları.

Muhtar
Tanuğur:
— Burada uygun taş yoktu, taşı Tercan ilçesinden getirttik. Ustaları da Bayburt'tan. Kışa kadar ezanı minareden okuyacağız.

Köyde 15 milyon lira ile yapılacak o kadar eksik var ki. Çöpler köyün ortasındaki kuru dereye dökülüyor. "Hark" dedikleri  kanallar köyün içinden açıkta akıyor.

Kuzular dizlerinin üstünde otluyorlar. Ayaklarına "bir garip illet" musallat olmuş.  Veteriner bekliyorlar aylardır. Bu 15 milyon ile değil veteriner, Doktor De Bakey bile getirtilebilir. Ama yapmıyorlar. Çünkü minareden ezan demek, Tan köyünün şerefini  öteki köylere ilan demek.

Haklılar. Çünkü, son 30 yılda nüfusu eriye eriye 40-50 kişiye inen, damları, samanlıkları yıkılan Tan'dan geriye belki de 30 yıl sonra hiçbir şey kalmayacak.

Bir kar fırtınası, bir sonbahar yağmuru, her bir şeyi sürüp süpürecek. Geride bir şey bırakmak gerek.

O da bir heykel olacak değil elbet. Minare yıkılsa bile Tercan'ın taşları Tan'ın kimliğini gelecek asırlara taşıyacak. Tıpkı köyün yolundaki Selçuklu mezar taşları gibi..

Ahmet TAN28 Ağustos 1988, Cumhuriyet
Yayına Hazırlayan:Abdullah BozdemirKemahkalesi.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder